9 Ağustos 2010 Pazartesi

Şeker Portakali'ndan...


" Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayak kırıklığına da uğramıyorum."

"Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve üzgün kişiler"

"Tanrım! Gum! Ne oldu sana? "
Kazanmıştım. Bana 'Gum' dedi mi kurtuldum demekti.

"Birbirimize söz vermiştik, bir anlaşma yapmıştık, sırrımızı gizleyeceğimiz konusunda ölümüne bir anlaşma. Tanrı'dan başka kimsenin dostluğumuzu bilmemesi gerekiyordu."

" Evet, yapacağım bunu. Başladim bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını güm diye patlatmak degil! Hayır. Onu yüreğümde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek."

"Onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bircam parçasıyla kesmek ve eczanede dikişattırmak değildi bu. Acı insanın birlikte öldürmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yık eden şeydi."

"Birkaç gün sonra her şey bitti. Yaşamaya yükümlüydüm. Yaşamaya!"

"Sevgisiz hayatın hiçbir anlamı yok. Ara sıra sevgimle mutluyum, arasıra da yanılıyorum; bu daha sık oluyor."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder