30 Eylül 2010 Perşembe

F hali...

"naber cadı" 

Bu zor yonca / Çünkü insanlar yıllar boyunca / Hiç soru sormadan durur

Bu kadar zor olmamali... Ama zor işte...

27 Eylül 2010 Pazartesi

büyü-mek

Ne kadar da büyütmüşüz büyümeyi gözümüzde
büyü büyü olmuyor
büyüdükçe büyü bozuluyor!
(Metin Üstündağ)

23 Eylül 2010 Perşembe

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri / Yekta Kopan

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri

Buğulu Yalnızlık
2 kişilik
Malzeme: 2 kişi, 1 ilişki
Hazırlanışı: Mutlu günler geçirilir. Beraber olmaktan alınan keyif, kaynayana kadar hayatın her aşamasıyla sık sık karışrıtılarak yaşanır. Arkadaşlar ortak edilir ilişkiye. Sinemaya gidilir, çıkışta filmden hiçbir şey hatırlanmaz, geriye kalan sadece sevgilinin film boyunca tuttuğu elinizde kalan sıcaklıktır. Sözler verilir. Sözlerin altında ezildikçe, yalanlar söylenir. Mutluluk fokurdamaya başlayınca, ilişkinin altı kapatılıp dinlenmeye bırakılır. Oda sıcaklığına geldiğinde kıskançlık ve kavga gibi baharatlar göz kararı eklenir. Arzuya göre aldatma da konulabilir. İlişki iyice soğuduktan sonra gözyaşıyla servis edilir. ( ne kadar da tanidik :) )


Yapa-yalnızlık
 1 kişilik
Malzeme: 1 kişi. Olabildiğince fazla miktarda ilişki girişimi.
Hazırlanışı: Kadın ya da erkek tarafından hazırlanabilir. Hazırlanışı biraz uzun zaman aldığından zahmetlidir. Ustalıkla yapılabilen, pişirilmesi diğerlerine göre zor ama bir o kadar da lezzetli bir çeşittir. Birçok ilişki denenir. Özellikle her ilişkinin ilk günleri büyük coşkuyla yaşanır. En güzel sözcülkler, en güzel öpüşlere karıştırılır. Her yeni ten, keşfedilmemiş bir coğrafyaymışcasına fethedilir. Bütün bu ilişkileri kısa tutabilmek, hepsinde sonsuz bir mutsuzluk yaşamaya çalışmak gerekmektedir. İlişkilerde yaşanan mutsuzluğun giderek artması, kişinin giderek içine kapanması, ayrı bir lezzet verecektir. Kişi artık ilişki yaşayamayacak kadar yorgun ve mutsuz hale geldiğinde, yapa-yalnızlık hazır olur. Alkolle servis edilir.

Türlü Yalnızlık
Çok kişilik
Malzeme: 1 kişi, 1 şehir
Hazırlanışı: Çok çabuk hazırlanabilir, ancak zamanla kazanılabilen bir el becerisi gerektirmektedir. Şehir bir dişi olduğundan daha çok erkeklerin damak zevkine uygundur. (Kadınlar tarafından da farklı şekillerde hazırlanabilir.) Sonucun güzel olabilmesi için dokusu, kokusu güzel bir şehir bulmak gerekir. Yalnızlığa yeterince acıkmış olunan bir anda, korunmasız bir ruh haliyle şehrin sokakları arşınlanmaya başlanır. Her sokağa, kaldırım taşına, elektrik direğine, binaya ( özellikle tarihi dokusu olan yapılara) farklı anlamlar yüklenerek gün boyu dolaşılır. Çevredeki insanların konuşmalarına kulak kabartılır. Her biri için bir hikaye düşünülür. Dalgınlaşılır. Yalnız insanların yüzünde hüzün, mutlu çiftlerin gözünde kahkaha, gençlerde heyecan, yaşlılarda ölüm aranır. Bütün bu duygular şehrindeğişik köşelerine adanır. Arada bir baş yukarı kaldırılıp gökyüzü seyredilir. Ancak bunun çok yapılması umutları arttıracağından lezzeti bozacaktır. Artık şehir tümüyle yalnızlığa dönüşmeye başladığında, yürüyüşe son verilerek bir duvar dibine oturulur ve duygular soğumaya bırakılır. Sonbahar sıcaklığına ulaşıldığında, türlü yalnızlık da servise hazır olur.

Afiyet olsun.

Simyacı / Paulo Coelho

"Bu yörelerde bir yığın arkadaşı vardı - ve bu da yolculuk yapmayı neden bunca sevdiğini açıklıyor. Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanı görürse, buları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, aka su kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır." sf29

"Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak" sf68

"Büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum; bu yüzden hayal kurmakla yetinmeye çalışıyorum" sf69

"Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez" sf73

"Hayallerinden asla vazgeçme, demişti yaşlı kral. Simgelere dikkatli ol." sf78

"Kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir" sf92

" 'Sabırsız olma' diye tekrarladı, kendi kendine. 'Devecinin dediği gibi, yemek zamanı gelince yemeği ye. Yürüme zamanı gelince yürü' " sf109

"Aşk, sevilen nesnenin yanında bulunmayı zorunlu kılıyordu" sf116

"Atmacaları sessizce yediler. Simyacı bir şişe açıp konuğunun bardağına kırmızı renkli bir sıvı koydu. Şaraptı ve ömrü boyunca hiç içmediği en güzel şaraplardan biri. Ama şarabı Şeriat yasaklamıştı.
- Kötülük, dedi Simyacı, insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.sf134

 " 'Arkanda bıraktığın şeyleri düşünme' dedi Simyacı, atlarıyla çölün ortasında ilerlerken. Herşey Evrenin Ruhu'na kazınmıştır ve ebediyen orada kalacaktır.
-insanlar gitmekten çok geri dönüşü hayal ediyorlar, dedi, çölün sessizliğine yeniden amışmış olan delikanlı.
-Bulduğun şey saf maddeden yapılmışsa, hiçbir zaman çürümeyecektir. Ve oraya bir gün geri döneceksin. Bir yıldız patlaması gibi bir anlık ışıktan başka bir şey değilse, o zaman geri dönüşünde hiçbir şey bulamayacaksın. Gene de en azından bir ışık patmalası görmüş olacaksın. Yalnızca bu bile yaşamış olmanın zahmetine değer. " sf143

" - Yüreğim bir hain, dedi delikanlı Simyacıya, atlarını biraz dinlendirmek için durduklarında. Devam etmemi istemiyor.
- Ne ala, diye yanıtladı Simyacı. Bu yüreğinin diri olduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar elde etmeyi başardığın şeyleri bir düşle değiş - tokuş etmekten korkması kadar doğal ne var.
- Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım?
-Çünkü onu susturmayı biçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır., göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir.
-Bir hain olsa da mı?
-İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü düşlerini ve arzularını tanıyacaksın. Hiç kimse kindi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana." sf148

" 'Biraz şikayet edecek olursam' diyordu yüreği, 'bu yalnızca benim bir insan yüreği olmamdandır ve insanların yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek, ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. Çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz' 
- Yüreğim acı çekmekten korkuyor, dedi bir gece Simyacıya, aysız gökşüzüne bakarlarken.
- Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez. Çünkü araştırmanın her anı, Tanrı ve Sonsuzluk ile karşılaşma anıdır. " sf 149


"En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır" sf 151



" - Kendi Kişisel Menkıbe'sini yaşayan kimse neye ihtiyacı varsa hepsini bilir. Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu" sf160


"Dünya, Tanrı'nın yalnızca görünen parçasıdır. Simya da tinsel yetkinliği maddi alana yönlendirir yalnızca." sf 161

" Aşk, ne çöl gibi devinimsiz durmaktan, ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan, ne de senin gibi her şeyi uzaktan görmekten ibarettir. Aşk, Evrenin Ruhu'nu değiştiren ve geliştiren güçtür. İlk kez onun içine girdiğim zaman, onun kusursuz olduğunu sandım. Ama daha sonra onun, yaratılmış olan her şeyin yansıması olduğunu, onun da savaşları ve tutkuları olduğunu gördüm. Evrenin Ruhu'nu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre, daha iyi ya da daha kötü olacaktır. Aşk'ın gücü işte burada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman." sf 168