25 Ocak 2012 Çarşamba

yeni heyecanımız :)) "cookiESdesign"









Yoğun çalışma hayatından mutfaktan zevk aldığımızı geç farkettiğimiz arkadaşım Esra ile beraber butik pasta işine atıldık... Şimdilik hobi amaçlı yaptığımız ve keyif aldığımız pasta - kurabileyerimizi paylaşabilmek amacıyla da bu bloğumuzu açtık...


http://cookiesdesign.blogspot.com/

Ne demisler,
Yaptığından hoşnut ol: Mutlu insan yaptığı şeyi para veya şan için yapmaz. Hoşlandığı için yapar. Sevmediğin işi yapma.





bu da kendime not olsun...

Hürriyet'in haberine göre,

Belçikalı gazeteci-yazar Leo Bormans “Dünyanın Mutluluk Kitabı” adlı bir kitapta mutluluk psikolojisi üzerine dünyanın en önde gelen uzmanlarının araştırma ve keşiflerini derledi.

Binlerce kişi üzerinde yapılan mutluluk araştırmalarının ortak özelliği insanların beklenti ve özlemlerinin mütevazı düzeylerde olmasıydı. İnsanların mutlu olmasına yetecek 12 temel sonuç ise şöyle: 



1. Yaptığından hoşnut ol: Mutlu insan yaptığı şeyi para veya şan için yapmaz. Hoşlandığı için yapar. Sevmediğin işi yapma.

2. Bugünü yaşa: Geçmişe takılma. İdealize edilmiş bir geleceğe de. Mutlu insan şu an için yaşar. 

3. Mutluluğu seç: Hayatını bir öykü gibi düşün. Ona yön verebileceğini hayal et. Bu esneklik olumlu düşünmeye yol açar.

4. Kaderci olma: 31 ülkede yapılan araştırma hayatını değiştireceğine inananların kadercilerden daha mutlu olduğunu gösterdi.

5. Yalnız kalma: Mutluluğa diğer insanlarla ve onlardan alınan destekle ulaşırız. Ayrıca evlilerin bekârlardan mutlu olduğu belirlendi. 

6. Meşgul kal: Zevk almanın en iyi yolu sürekli başkalarının eşliğinde zengin ve aktif bir sosyal yaşamdır. 

7. Kıyas yapma: Hırs sağlıklıdır ve mutlu eder. Ancak kıskançlık mutsuz eder. 

8. Kendin ol: Başkalarının senin hakkında ne düşündüğüne önem verme. 

9. Tasayı bırak: Kendini fazla ciddiye alma. Mutlu insan kaygıların yüzde 90’ının boş olduğunu bilen insandır. 

10. Organize ol: Dağınık, bohem tiplere özenme. Planlı ve organize insanlar daha mutlu.

11. Pozitif düşün: Mutlu insanın sloganı: Kötü hislerden kurtul, yoksa onlar senden kurtulur.

12. Mutlu olduğunu bil: En mutlu insanlar mutlu olduklarının farkında olanlardır.









10 Ocak 2012 Salı

Sudarshan Kriya nefes tekniği

Uzun zaman önce, ajansta çalıştığım dönemlerde arkadaşımda duymuştum bu tekniği... O zamanlar sadece duyduğumla kalmıştım... Ajans işleri çok yoğun oldğu için kendimize ve bu tür etkinliklere vakit ayırmak güç oluyordu...


Gel zaman git zaman iş değiştirdim, medyada işe başladım... nispeten daha insansı saat dilimlerinde çalışır oldum :)) ve kendime vakit ayırabildiğim için arkadaşım Peri'nin de gazıyla spora başladık... Ve hayat buymuş dedik... Korkum olan yüzme meselesini de çözdüm (hatta dalmaya bile geçtim) 


Bu gazla dedim ki insanin yapamayacağı şey yok :)) yeter ki istesin...


Dalış aşamasında da nefesin önemini anladım... Su altında nefeslerimi hissettim... Ve son zamanlarda da Selvin'in bahsettiği tekniği hatırlayarak kendisinden de bilgi alarak Art of Living' ten Arzu ile görüştüm... Telefonda sesi o kadar cıvıl cıvıl ve heyecanlı geldi ki daha merkeze gitmeden heyecanlanıp gitmeye karar verdik... Şirketten arkaşlarım Esra, Begüm ve Cem'de bana güvenerek eşlik ettiler :))  Keyifli bir dört günlük eğitimdi...


Teşekkür ederiz Arzu'ya... Ve aralarda bize keyifli mamalar ve bitki çayları hazırlayan Meltem'e de teşekkür ederiz...


Eğitimle ilgili bilgi almak isterseniz...
Arzu Özev
www.arzuozev.com
http://www.artofliving.org/tr-en











9 Ocak 2012 Pazartesi

"kimse sadece iyiden oluşmuyor."

Paylaşılacak şeyler birikti... yeni yıl, yeni eğitim süreci... tüm bunları paylaşım için birazcık toparlamam gerekli... Ama onun öncesinde Nil Karaibrahimgil'in bugünkü yazısını burada birazcık da kendime not şeklinde paylaşmak istiyorum...


Neden en sevdiğim beni en çok delirtir

Kim derdi ki bir gün bir bilim kitabı, kalbimize ayna tutacak?

“Çiftlerin paradoksu” başlıklı bir yazı okudum ve ilişkilere bakışım değişti. Aşık olduğumuz insanla ilgili hem ‘hayatımın aşkı’, hem de ‘beni çıldırtıyor’ diyebilmemizin sebebi basitmiş. Aşık olduğumuz insana aşık olma sebebimiz, ilişki uzun sürdüğünde, yani bu sebep defalarca tekrarlanarak güçlendiğinde, onun en çekilmez özelliği oluyormuş.

“Kocam hafta sonları hiç evde değil” diyene sormuşlar, “Sen ona niye aşık olduydun?”, “Sınıfın en çalışkanıydı da ondan” demiş. Fıkra gibi anlattım ama aslında durum gayet trajikomik! Kıymetimiz kıyametimize dönüşüyor! “Nişanlım hiç duygularından bahsetmiyor” diyenin aşık olma sebebi “çok cool bir tipti”. “Eski sevgilimin bedeninin her metrekaresine hayrandım” diyen adama “E o zaman niye ayrıldın?” deyince, verdiği cevaba bakın: “Artık her şey şehvet olmuştu, duygu yoktu hiç.” Şakacıları hızla ciddiyetsiz; anaçları hızla kontrol manyağı; yumuşak başlıları hızla pasif; inandıklarına baş koyanları hızla kafasının dikine giden; sosyalleri hızla çenesini kapayamayan bir performans manyağı haline getiren bu devrana nasıl dur diyeceğiz peki?

Bakın şunda anlaşalım, extreme spor yapıyor diye aşık olup evlendiğimiz bir adam, saat 12’yi vurduğunda sorumsuz bir ebeveyn; rahat bir tip de tembelin teki olacak. Sevgilimizin banyodaki o güzel saçları, üçyüzbinkırkdokuz kere tekrarlandığında beynimize kan fışkıracak. İşin püf yanı, ‘çok maruz kalmakta’. Aynı şaka, başka başka yemek masalarında yüzbin kere tekrar edildiğinde, gülünmez oluyor. Sevdiğimiz insanı, hayatımıza sabitleyince onun aşık olduğumuz tarafları, bir çarpanla çarpılıp devleşiyor. Ve az dozda gözümüze şaheser görünen sevdiceğimiz, yüksek dozda alındığında sistemi çökertiyor. Böyle bir şey olmasaydı, herhalde Woody Allen tek bir film bile yapamazdı.

Erkekler ağızlarını açıp, gözlerini yumunca kadınlar için dominant, her şeye karışan ve duyarsız diyormuş. Kadınlarınsa en dayanamadığı şey, sosyal beklentilere uyulmaması. Sigara içilmeyen yerde içilmesi, park yapılmayan yere yapılması filan.

Çözüm, o bir zamanlar ‘ah ne güzel’ olan özelliği, çekilmez olduğu gün de bağrına basmak. Çünkü kimse sadece iyiden oluşmuyor. Herkes bir külliyat. İyi şeyler kadar kötü şeyler de var. Sevince hepsi kabulümüz olmalı. Kimseyi kılçığından ayıklayamayız. Ha ayıklarız, bu dünyadan gidince ayıklarız, ama o da ‘sakızını çiğner çiğner pat diye balonunu patlatırdı’yı şirin bulmak için biraz geç olmaz mı? :)



Nil KARAİBRAHİMGİL


Nil'in bugünkü yazısından beni haberdar eden arkadaşım Mine'ye teşekkür ederim :))